2 Aralık 2019 Pazartesi

Daha - Hakan Günday

Google Resim

Altını Çizdiklerim                                                      


Belki de kötülüğü ağır basan bir vicdan topalıydı babam, hepsi bu. Belki de kendi babası yüzünden böyle olmuştu. O da kendi babası yüzünden... O da kendi babası yüzünden... O da kendi babası yüzünden... Sonuçta hepimiz, hayatta kalanların çocukları değil miydik? Savaşlar, depremler, kuraklıklar, katliamlar, salgınlar, işgaller, kavgalar ve felaketlerden sağ çıkanların çocukları... Dolandırıcıların, hırsızların, katillerin, yalancıların, muhbirlerin, hainlerin, batan bir gemiden ilk kaçanların ve de başkalarının ellerindeki can simitlerini söküp alanların çocukları... Sağ kalmayı bilmiş olanların... Sağ kalmak için her şeyi, ama her şeyi göze almış olanların... Bugün hayattaysak eğer, soy ağacımızdan birileri “Ya o ya ben!” dediği için değil miydi? Belki de kötülüğün ağır basması bile değildi bu. Doğal olandı... Sadece bize çirkin geliyordu, o kadar... Ama doğada çirkinlik diye bir şey yoktu... Güzellik de... Gökkuşağı sadece Gökkuşağı ve hiçbir doğa bilimleri kitabında altından geçilebileceğine ilişkin bir bilgi yoktu.

...

Doğu ile Batı arasındaki fark, Türkiye’dir. Hangisinden hangisini çıkarınca geriye Türkiye kalır, bilmiyorum ama aralarındaki mesafe Türkiye kadar, ondan eminim.

...

Bütün dünya nüfusuna ezberletilmiş olan, varak çerçeveli ve gösterişli bir tablo vardı. Ve o tabloda, iyiler kötülerle ve cennet cehennemle savaşıyordu. Oysa böyle bir savaş yoktu ve hiç olmamıştı. İyiyle kötünün kıyamet gününe kadar sürecek olan ölüm kalım savaşı, insanlığın yediği en büyük kazıktı. Toplum düzeninin en kestirmeden sağlanması ve otoritenin daima ayakta kalması için atılması gerekmiş olan bir kazık. Çünkü her insanın, aynı anda, hem iyi hem de kötü olduğu gerçeği kabul edilirse, hayranlık duyulup peşinden ölüme gidilen kim varsa, yani gelmiş geçmiş bütün liderlerin kimliğinde lekelenmeler başlayacaktı. Kafalar karışacak, düşünceler çarpışacak ve kimse kimse için hayatını feda etmeyecekti.   

...

Yıllar önce okuduğum işe yaramaz bir kitaptaki tek işe yarar cümle şuydu: İnsanın kullandığı ilk alet, başka bir insandır .

7 Ekim 2019 Pazartesi

Eski Mısır'da Kullanılan Ahşap Kilit



Kaynak:

https://www.instructables.com/id/Ancient-Egyptian-type-Wooden-Lock-Out-of-a-2X4/ (link Çalışmıyor)

27 Temmuz 2019 Cumartesi

Vintage, Retro, Antika

Caddeantika sitesinden alıntıdır.

Vintage ve Antika arasindaki fark onemlidir. Saticilar ve ozellikle alicilar tarafindan bilinmelidir. Bunun icin asagidaki bilgilerin alicilar icin bilincli alisverisi, saticilar icin de bilincli satisi saglamasina yardimci olacagini umuyorum.

1.) Antika/Antique terimi ticari olarak 100 yil ve daha yasli objeler icin kullanilir. Ancak bazi, daha dusuk standardda calisanlar 50 yil ve ustunu de antika olarak nitelendirebiliyorlar. Ancak, gercekte antika terimi 100 yil ve ustu objeler/urunler icin gecerlidir.

2.) Vintage/Vintic terimi ise, aslinda onceden saraplar icin kullanilan bir terimken, 25 yildir moda, kolleksiyon, ticari terim olarak kullanilmaya baslandi. Bir objenin vintage olabilmesi icin en az 25 yillik olmasi gerekir. 1950-1970 oncesinde uretilmis ve fakat 100 yildan genc objeler vintage "retro" olarak adlandiriir,

3.)1970 -92 arasinda uretilen urunleri ise vintage'dir.

Ozetle:

Antika: 100 + yil

Retro: 1950-70 100 - yil

Vintage: 1970-1992 donemi

Eski objelerin degerlendirilmesinde yillardan daha ziyade o urune olan talep daha onemli rol oynamaktadir. Yani talebi cok olan vintage bir obje, talebi az olan antik bir objeden daha yuksek fiyatli olabilir.

3.) Antika, retro ve/veya vintage urun alirken satis aciklamasinda,

-urunun uretildigi yil/donem,

-stil/tarz,

-detayli olarak malzemesi,

-kondisyonu, varsa kusuru,

-detayli resimleri

mutlaka bulunmalidir

26 Temmuz 2019 Cuma

19 Temmuz 2019 Cuma

Dörtyol (Çorkmarzman/Çokmerzimen)







Portakal Çiçeği

1909'da Dörtyol adıyla kaza oldu. Kaza merkezi olan Çokmerzimen köyüne 1910'da Umraniye adı verildi ise de bu ad uzun ömürlü olmamıştır. Dörtyol, Ermenice Çorkmarzman/Çokmerzimen/Çorkmarzıban adının ki bu ad "dört Menzil" anlamındadır.




18 Temmuz 2019 Perşembe

Yaşananlarla Unutulmaması ve Ders Alınması Gereken 1993 Yılı

Nurten Bengi Aksoy
Bu Yazı https://listelist.com/unutulmamasi-geren-1993-yili/ adresinden alınmıştır.

Geçtiğimiz 2 Temmuz bir acı olayın Madımak katliamının yıldönümüydü. 5 Temmuz ise bir başka acının Başbağlar katliamının yıldönümü. Yaşanan bu acı olaylar ve daha birçok uğursuz olayın yaşandığı 1993 yılı terör, faili meçhuller ve katliamlarla Türkiye için 1990’lı yılların en karanlık olaylarının gerçekleştiği, en uzun yılıydı. 1993’te gerçekleşen cinayetler, saldırılar, şüpheli trafik kazaları ve uçak kazalarının büyük bir kısmı hala esrarını korurken, bir kısmının dosyaları zaman aşımına uğrayıp tarihin tozlu raflarında birer utanç belgesi olarak yerini aldı. Mafya, derin devlet, PKK, operasyonlar, suikastlar, sır dolu ölümler, katliamlar ve dökülen onca kan… O yıllardan bugüne köprülerin altından çok sular aktı, çok daha acı olaylar yaşandı. Mehmet Akif Ersoy’un dediği gibi; “Geçmişten adam hisse kaparmış… Ne masal şey / Beş bin senelik kıssa yarım hisse mi verdi? / Tarihi tekerrür diye tarif ediyorlar / Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi?”

Ne yazık ki yaşananlardan ders almayı öğrenmediğimiz için acılar hep tekrarlanıp duruyor…Geçmişten ders çıkarmak içinse yaşananların unutulmaması gerekir. Bu nedenle 1993’te yaşanan o uğursuz olayları bir kez daha hatırlatmak istedik.

...

27 Şubat 2019 Çarşamba

Koku




İspermeçet (Kaşalot) Balinası-Google Resim

İspermeçet (kaşalot)

   Balinalardan, özellikle de ispermeçet balinasının başından elde edilen, mum yapımında ve kozmetiklerde kullanılan ak renkli bir tür yağ.

Amber-Google Rezim

Amber
   Parfüm yapımında kullanılan amber adlı ürün ispermeçet balinasının midesinde oluşur. balinanın yuttuğu mürekkep balıklarının bağırsak çeperini etkilemesiyle salgılanan bir maddedir. Balina bunu kusar, kustukları denizde sürüklenerek kıyıya vurur. Kıyıya vuran bu kusmuklara amber denir.

https://seyler.eksisozluk.com/parfum-yapiminda-kullanilan-amberi-midesinde-olusturan-hayvan-ispermecet-balinasi

Misk

   Asırlardır cazibesini yitirmeyen misk, eskiden Türkistan'ın Hata bölgesi'nde yaşayan misk ahularının göbeklerindeki bir tür urdan elde edilirmiş. misk avcıları belirli bölgelere çaktıkları kazıklarla urun düşmesini sağlar, elde ettikleri miski imalatçılara satarlarmış. ipek yolu ile dünyanın dört bir köşesine ulaşan misk, gittiği ülkelerde farklı işlemlerden geçirilirmiş ve uzun yıllar boyunca kozmetik sanayine yön vermiş. o dönemlerde kadınlar hamamlarda yıkandıktan sonra ıslak saçlarını miske batırılmış taraklarla tararlarmış. dilimizin ucuna yerleşen “mis gibi kokmak” deyimi de buradan geliyor.

   Misk Sanskritçede testis anlamına gelir.

Misk Geyiği-Google Resim
   Geyiğin testislerinin üzerinden alınabilmesi için hayvanın öldürülmesi gerekiyor. Misk’in sentetiği nasıl çıkmış biliyor musunuz? Patlayıcı uzmanı bir adam yeni bir patlayıcı yaparken yanlışlıkla güzel kokulu bir molekül elde ediyor. Bir bakıyorlar misk. Bu sebeple ilk sentetik miske adamın ismi verilmiş: Misk Baur.

https://seyler.eksisozluk.com/bir-geyigin-testisinin-uzerindeki-bezden-elde-edilen-koku-maddesi-misk

Ek Bilgi

Civet Kedisi-Google Resim
Civet Kedisi - Misk Kedisi - Luwak


   Tropik kuşakta yaşayan, bazı türlerinin nesli tükenmek üzere olan kedi türüdür. Civet kedisinin anüs salgısından elde edilen "civet" maddesi, parfümeri sanayisinde kullanılan temel koku sabitleyicilerden biridir

Dünyanın En Pahalı Kahvesi Kopi Luwak

   Kopi, Endonezya Dilinde kahve, luwak'ta bu kahvenin çekirdeklerini yiyen kedigiller familyasından bir hayvan.

Civet Kedisi ve Dışkısı -Google Resim


25 Şubat 2019 Pazartesi

Capernaüm-Kefernahum Filmi

Google Resim


   Hayata baktığımızda gördüğümüz şeyler ne kadar bizi mutlu etse de, hoş şeyler olsa da  mutsuzluğun ve kederin hemen yanı başımızda olduğunu biliriz. Biliriz ki bir karmaşadır insan ruhu ve siz yaşamasanız da yaşayanların acısı siner mutluluğunuza. İşte neden böyle hissettiğimizin  cevabı bu film.
   Zain Al Rafeea  başroldeki çocuğun adı. Ekşi Sözlüğe göre ailesi Norveç'e yerleşmiş Suriyeli bir çocuk. filmin yönetmeni Ladine Labaki.
  
Çocuğun Güldüğü Tek Sahne Filmin Son Sahnesi


Osmanlıda İltizam Sistemi


İltizam Usulünün Yarar ve Sakıncaları

Tarihte bir çok devlete geniş uygulamaları bulunan iltizam sistemini bilimsel açıdan değerlendirdiğimizde bir çok yararlı ve sakıncalı yönleri ortaya çıkmaktadır. Ancak hemen şunu belirtmeliyiz ki, bir vergi tahsil usulünün iyi ya da kötü yanları ele alınırken önemli bir hususun gözden uzak tutulmaması gerekmektedir. Bu husus, vergilerin tahsil edildiği dönemlerdeki ortam ve diğer bazı çevresel ve teknolojik koşullardır. İltizam sistemini de bu çerçeve içinde ele alarak incelediğimiz takdirde ancak doğru sonuçlara varabiliriz. Şimdi kısaca iltizam sisteminin yararlarını maddeler halinde özetlemeye çalışalım. 
  • “İltizam sistemi bilhassa tam bir Devlet maliye idaresi kurulamadığı vakit hazine bakımından faydalı olabilir”. Gerçekten de ulaşım ve haberleşme ile diğer teknolojik imkansızlıklar nedeniyle, merkeziyetçiliğin tam anlamıyla uygulanmasının mümkün olmadığı bir çok devlette bu arada Osmanlı İmparatorluğu’nda iltizam sistemi faydalı bir tahsil usulü olarak görülmektedir.
  • Bu usulde mültezimler vergiyi devletten daha çabuk ve daha ucuz bir şekilde tahsil ederler. İltizam sisteminde verginin devlet memurları eliyle tahsil edilmesindeki sakıncalar kısmen de olsa yoktur. Şüphesiz bu yargıların tam anlamıyla doğru olduğu savunulamaz.
  • İltizam sisteminde vergiler kendisi ile anlaşma yapılan mültezimlerden çoğunlukla toplam ve peşin olarak tahsil edildiğinden, Devlet bu suretle sabit bir gelir sağlamış olmaktadır. Dolayısıyla Devlet için bir “riziko” sözkonusu değildir. Mültezim, kâr da etse, zarar da etse, üzerinde anlaşılan bedeli devlete ödemek zorundadır.
  • Nihayet bu sistemin diğer bir yararı da bütçenin düzenlenmesi açısından karşımıza çıkmaktadır. Bütçeler de iltizam bedelleri önceden bilindiğinden, gelir tahminleri kolaylıkla yapılabilmektedir.
İltizam sisteminin bu yararlarından başka çeşitli sakıncaları da bulunmaktadır. Bunları kısaca şu şekilde özetleyebiliriz: 

  • Herşeyden önce bir kamu hizmeti ve görevi olan vergi tahsili işlemlerinin bir fert veya şirkete bırakılması Devletin hükümranlık hakları ile bağdaştırılamaz
  • İltizam sisteminde Devlete ödenen miktardan fazlası mültezimin kârını teşkil ettiğinden, bu kimselerin halk üzerinde baskı ve şiddet göstermeleri sözkonusu olabilmektedir.
  • İltizam sisteminin çok büyük sakıncalarından biri de vergi hasılatının fazla olmamasından kaynaklanmaktadır. Zira bu usulde mültezimler kendi aralarında anlaşarak iltizam bölgelerini paylaşıyorlar, başkalarının ihaleye iştirak etmelerini engelliyorlar ve bu şekilde iltizam bedelinin düşük saptanmasını sağlıyorlardı.
  • İltizam sisteminin bir diğer sakıncası da vergi psikolojisi açısından ortaya çıkmaktadır. Bu usulde vergi, Devlet memuru olmayan üçüncü şahıslar tarafından (mültezimler) tahsil edildiğinden, bu şahıslar ile vatandaşlar arasında anlaşmazlıklar olabilmektedir.
Ancak, sonuç olarak şunu ifade etmeliyiz ki, iltizam sisteminin ulaşım ve haberleşme imkanları ile teknolojik koşullar dolayısıyla o devirlerde uygulanması esasen bir zorunluluktu. İltizam sistemi, para ekonomisinin gelişmesiyle birlikte verginin verimlilik ilkesine uygun düşmediğinden çeşitli ülkelerde değişik zamanlarda yürürlükten kaldırılmış ve günümüzde tarihi bir usul niteliğini kazanmıştır.

21 Şubat 2019 Perşembe

Roma Filmindeki Komando Kampları


   Bu sahneyi Roma filmini izleyenler hatırlayacaktır. Cleo çocuğunun babası gencin(Fermin) yanına gider. Fermin bir paramiliter olmuştur. Eğitim almaktadır. Eğitmenleri Amerikalı ve sonradan gelen Koreli biridir. Cleo sevdiği adam tarafından terslenir. Tekrar yaşadığı eve geri döner.
 Devam eden sahnelerde Cleo, Fermin ile tekrar karşılaşır. Bu sefer aldığı eğitimin hakkını vermektedir. insan avındadır. Tarihe  Corpus Cristi Katliamı adıyla geçen 42 insanın öldüğü olaylarda baş roldedir.
   Aşağıdaki fotoğrafın ise Türkiye'deki kamplarda çekildiği söyleniyor. 


11 Ocak 2019 Cuma

Equilibrium

Google Resim

   Equilibrium filmi Türkiye'de İsyan adıyla 2004 yılında vizyona girmiş. Filmin adı Latincede denge, sakinlik anlamına geliyormuş. Ben 2017 yılında video olarak seyretmiştim. Bugün tekrar seyrettim. Bazı noktaların altını çizdim.

   Filmin oyuncuları; Christian Bale, Sean Bean, Taye Diggs, Angus MacFadyen, Sean Pertwee, Emily Watson ve David Hemmings, Yönetmeni; Kurt Wimmer
   Geleceğin karanlığında ve insanın içini acıtan bir hissizliğin kusursuzluğu içinde geçen bir film. Savaşsız, üzüntüsüz, mutsuz bir güruhun(Libria) birlikte yaşadığı! dünya. İnsanlar iyi yada kötü tüm hislerinden arındırılmış, hislerini günlük aldıkları ilaçlarla(Prozium) törpülemişler. Hissetmek yasak. Çünkü hisseden yakılarak öldürülüyor.
   Peki buna isyan edenler yok mu? tabi ki var; Yer altındakiler - Direnişçiler.
   Kahramanız John Preston bir Tetragrammaton Rahibi. Düzenin bekçilerinden biri. En yakın arkadaşı ve ortağı olan Erroll Partridge hissetmeye başladığında onu dahi öldürmekten çekinmeyen bir adanmış. Erroll Partridge'in ölüm sahnesinde bir kitap ve bu kitaptan okunan bir şiir var. Kitap ve şiir
William Butler Yeats'e ait:

"Ama zavallı ben, sadece hayallerimle yaşıyorum. 
Hayallerimi ayaklarının altına serdim. 
Yumuşak bas, çünkü üstüne bastığın şey benim hayallerim."

   Preston zamanla hissetmek istiyor. Önce ilaçlarını içmiyor. Giderek hisleri açılıyor. İnsan olmanın farkına varıyor. Bu farkında oluş direnişçilerin liderinin söylediği gibi: "Duygu bir kaostur" onu bir kaosa ardından da kahramanlığın engin çekiciliğine yönlendiriyor. Gerisini filmde izleyin.

William Butler Yeats

Google Resim

William Butler Yeats (d. 13 Haziran 1865 – ö. 28 Ocak 1939) İrlandalı şair ve oyun yazarı. İrlanda'da yetişen en önemli lirik şairlerden biri olmanın yanı sıra, 20. yüzyıl edebiyatının esas figürlerinden biridir. İrlanda edebiyatının rönesans sürecinin öncüsü sayılmaktadır. Abbey Tiyatrosu'nun kurucularından biri olan Yeats, 1923 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüştür.

Hayatı
Ressam John Butler Yeats'in oğlu olan William, 1883 ve 1886 yılları arasında Dublin'de ressamlık dersleri aldı. Eğitimine daha sonra Londra'da devam etti. Tatillerini ise İrlanda'da bulunan ve şiirlerine çoğu kez mekân olan County Sligo kontluğunda geçirdi. Bu dönemde İrlanda efsanelerine ve okültizme merak saldı. İlk eseri Mosada (1886) büyüye olan ilgisini yansıtırken, The Wanderings of Oisin (1889) adlı eserinde Genç İrlanda hareketinin aşırı milliyetçiliğini dile getirdi. Ayrıca adı İngiliz Edebiyatı kitaplarında da bahsedilmektedir.

1886'dan 1900'e kadar uzanan dönemde yazdığı şiirler Shelley, Spenser ve Ön Raffaellocular'dan etkilenmiştir. İrlanda mitolojisi ve temalarına odaklanan şiirleri mistik, yavaş tempolu ve lirik dille anlatılmıştır. Bu dönemde kaleme aldığı şiirlerden en bilinenleri arasında Falling of Leaves, When You Are Old ve The Lake Isle of Innisfree yer alır. 1893 yılında William Blake'in eserlerini düzenleyen Yeats'in toplu şiirleri 1895'te (Poems) yayımlandı. "Those Dancing Days Are Gone" şiiri Carla Bruni'nin 2007 No Promises albümünde seslendirildi. 

Yazarın "The Celtic Twilight" isimli kitabı "Kelt Şafağı" ismiyle Türkçeye çevrilmiştir.