Wisconsin,
Amerika’da Norveç asıllı göçmen bir ailede doğan Veblen, çocukluğunu
Minnesota’daki aile çiftliğinde geçirdi. 1884’te Yale Üniversitesi’nden doktora
derecesini alana kadar Carleton Koleji’ne ve John Hopkins Üniversitesi’ne
gitti. Bir süre işsiz olarak yaşadıktan sonra, yeni kurulan Chicago
Üniversitesi’nde asistan profesör olarak dersler vermeye başladı. Burada en
önemli eserini yazdı ve yayımladı: Aylak Sınıfın Teorisi (The Theory of Leisure
Class, 1899). Daha sonra sırasıyla Stanford, Missouri üniversiteleri ve New
York’taki New School’da çalıştı. Özel yaşamı akademik ve toplumsal açıdan
geleneklere aykırı düştüğünden yalnız ve yabancılaşmış bir yaşam sürdü. Veblen
1929 yılında Palo Alto, Kaliforniya’da öldü.
Veblen’in
yaşadığı 19.yy’ın sonlarından itibaren, kapitalizmin erken aşamalarındaki
bireysel servet birikiminin yerini giderek daha düzenli ve büyük şirketler
biçiminde kurumsallaşmış sermaye birikimi aldı. “Taylorizm” ve bilimsel
yönetim, eski bireyci sermaye yönetiminin yerine geçti. Kapitalistlerin
çoğunluğu salt rantçı bir sınıf olup bir idare heyeti gibi hareket etmeye
başladılar. Bu heyet işlevini, yeni şirket yapısının “yöneticilerini yöneterek”
gerçekleştirdi. Bu dönemin kurumsal ve kültürel dönüşümünü en mükemmel yansıtan
ve tanımlayan iktisadi yazılar Veblen’in yazıları oldu.
Charles
Darwin ve Herbert Spencer’ın etkisiyle Veblen, toplumu yeni durumlara uyum
sağlayan ya da sağlamayı başaramayan hayli karmaşık bir organizma olarak gördü.
İnsanlık tarihi, toplumsal kurumların evriminin tarihiydi. Veblen’e göre
iktisadi hayat, Adam Smith’ten itibaren Newtoncu bir düşünce çerçevesinde
anlaşılmaya çalışılmıştı. Bu düşüncedeki temel sorun, insan tarihini çok soyut
modellerle, çok genel ve durağan bir şekilde ele almasıydı. Veblen durağan
analizi reddederek evrimsel bir iktisat anlayışı ortaya koydu. Bu anlayışa göre
neoklasik iktisat temelde faydacılık ilkesini benimsediğinden tarihsel olmayan,
basitçi insan doğası ve toplum kurumları içeriyordu. Her şeyi akılcı, bencil ve
fayda azamileştirici davranış çerçevesinde ele aldığından aslında hiçbir şey
açıklamıyordu.
Buna karşılık
Veblen’in ilk yaptığı iş insan doğasını tanımlamak oldu. İnsanların birer fayda
hesaplayıcı makine olmadığını; doğaları gereği her an yeni bir şeyler denemeye
hazır, temel alışkanlıkları ve eğilimleri olan varlıklar olduğunu ileri sürdü.
İnsan doğasıyla ilgili iki temel dürtüden bahsetti: “çalışma dürtüsü” ve “yağma
dürtüsü“. Sanayi ve üretimin kaynağı olan çalışma dürtüsü, emekçi kesimin
yaşamını kazandığı ve bu vasıtayla teknik yeterliliğin sınaî bir sonuca
dönüştürüldüğü bir sürece neden olurken; iş hayatının kaynağı olan yağma
dürtüsü de toplumu iki muhalif sınıfa bölüyordu. Mülk sahipleri, yatırımcılar,
patronlar, işverenler, girişimciler ve işadamları mesleklerinin sağladığı
eğitim ve etkili uğraşlarının karşılığında parasal kazanç, fiyat,
fiyat-maliyet, fiyat-kâr, fiyat-zarar vb. terimlerle özdeşleşen eğilimleriyle
ve hassasiyetleriyle tanımlandılar.
Veblen’e göre
zengin sınıf için pahalı, süslü ve çoğunlukla yararsız – ancak kesinlikle
pahalı – donatının özellikle sergilenmesi daima gerekliydi. Veblen, lüks
malları satın alma gücünün gözle görülen açık bir kanıtını sağlamak için
insanların arzularına işaret eden “gösterişli tüketim” üzerine yoğunlaştı.
Gösterişli tüketim, Veblen’in kitabında izah ettiği aylak sınıfların tüketim
tarzıydı. Bu tüketim tarzına ait mallara “Veblen mallar” denildi. Veblen
mallarına olan talep, malın fiyatıyla doğru orantılıydı; malın fiyatı artarsa ona
olan talep de artıyordu. Böylece gösteriş maksatlı tüketimleri, aylak
sınıfların toplumda itibarlı bir konuma sahip olmalarını sağlıyor, ne kadar
pahalı tüketirlerse, o kadar zengin olduklarını göstermiş oluyorlardı.
Gösterişli tüketimle ilgili kültür, her şeyin ötesinde kıskandırıcı bir fark
kültürüydü. Sıradan insanlar için yararlı ve elde edilebilir herhangi bir şeyin
adi ve zevksiz olduğu düşünülmüştü. Dahası yığınlar, toplumun seçkinlerine
özenip ve tüketim örüntülerini gelirleri ölçüsünce aylak sınıflara benzetmeye
çalışıyorlardı. Veblen’e göre toplumu duygusal ve ideolojik açıdan kontrol
etmenin aracı işte bu rekabete dayalı tüketimdi. İnsan bu koşu bandına
çıktığında kendisini tamamen yağmacı, parasal kültüre veriyordu.
Bir
iktisatçıdan daha çok toplum bilimci sıfatını hak eden bir düşünür olarak,
Veblen’in yaptığı katkılar sonucu Kurumsal İktisat Okulu ortaya çıktı. Bu okul,
1940’lara kadar Amerika’da hâkim iktisat anlayışı olduğu gibi günümüzde de
farklı versiyonlarıyla önemli bir iktisadi düşünce geleneği olarak yoluna devam
etmektedir.
Bu Yazının Orijinali :
Bu Yazının Orijinali :
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder