12 Ocak 2018 Cuma

THORSTEIN VEBLEN (1857-1929)


Wisconsin, Amerika’da Norveç asıllı göçmen bir ailede doğan Veblen, çocukluğunu Minnesota’daki aile çiftliğinde geçirdi. 1884’te Yale Üniversitesi’nden doktora derecesini alana kadar Carleton Koleji’ne ve John Hopkins Üniversitesi’ne gitti. Bir süre işsiz olarak yaşadıktan sonra, yeni kurulan Chicago Üniversitesi’nde asistan profesör olarak dersler vermeye başladı. Burada en önemli eserini yazdı ve yayımladı: Aylak Sınıfın Teorisi (The Theory of Leisure Class, 1899). Daha sonra sırasıyla Stanford, Missouri üniversiteleri ve New York’taki New School’da çalıştı. Özel yaşamı akademik ve toplumsal açıdan geleneklere aykırı düştüğünden yalnız ve yabancılaşmış bir yaşam sürdü. Veblen 1929 yılında Palo Alto, Kaliforniya’da öldü.
Veblen’in yaşadığı 19.yy’ın sonlarından itibaren, kapitalizmin erken aşamalarındaki bireysel servet birikiminin yerini giderek daha düzenli ve büyük şirketler biçiminde kurumsallaşmış sermaye birikimi aldı. “Taylorizm” ve bilimsel yönetim, eski bireyci sermaye yönetiminin yerine geçti. Kapitalistlerin çoğunluğu salt rantçı bir sınıf olup bir idare heyeti gibi hareket etmeye başladılar. Bu heyet işlevini, yeni şirket yapısının “yöneticilerini yöneterek” gerçekleştirdi. Bu dönemin kurumsal ve kültürel dönüşümünü en mükemmel yansıtan ve tanımlayan iktisadi yazılar Veblen’in yazıları oldu.
Charles Darwin ve Herbert Spencer’ın etkisiyle Veblen, toplumu yeni durumlara uyum sağlayan ya da sağlamayı başaramayan hayli karmaşık bir organizma olarak gördü. İnsanlık tarihi, toplumsal kurumların evriminin tarihiydi. Veblen’e göre iktisadi hayat, Adam Smith’ten itibaren Newtoncu bir düşünce çerçevesinde anlaşılmaya çalışılmıştı. Bu düşüncedeki temel sorun, insan tarihini çok soyut modellerle, çok genel ve durağan bir şekilde ele almasıydı. Veblen durağan analizi reddederek evrimsel bir iktisat anlayışı ortaya koydu. Bu anlayışa göre neoklasik iktisat temelde faydacılık ilkesini benimsediğinden tarihsel olmayan, basitçi insan doğası ve toplum kurumları içeriyordu. Her şeyi akılcı, bencil ve fayda azamileştirici davranış çerçevesinde ele aldığından aslında hiçbir şey açıklamıyordu.
Buna karşılık Veblen’in ilk yaptığı iş insan doğasını tanımlamak oldu. İnsanların birer fayda hesaplayıcı makine olmadığını; doğaları gereği her an yeni bir şeyler denemeye hazır, temel alışkanlıkları ve eğilimleri olan varlıklar olduğunu ileri sürdü. İnsan doğasıyla ilgili iki temel dürtüden bahsetti: “çalışma dürtüsü” ve “yağma dürtüsü“. Sanayi ve üretimin kaynağı olan çalışma dürtüsü, emekçi kesimin yaşamını kazandığı ve bu vasıtayla teknik yeterliliğin sınaî bir sonuca dönüştürüldüğü bir sürece neden olurken; iş hayatının kaynağı olan yağma dürtüsü de toplumu iki muhalif sınıfa bölüyordu. Mülk sahipleri, yatırımcılar, patronlar, işverenler, girişimciler ve işadamları mesleklerinin sağladığı eğitim ve etkili uğraşlarının karşılığında parasal kazanç, fiyat, fiyat-maliyet, fiyat-kâr, fiyat-zarar vb. terimlerle özdeşleşen eğilimleriyle ve hassasiyetleriyle tanımlandılar.
Veblen’e göre zengin sınıf için pahalı, süslü ve çoğunlukla yararsız – ancak kesinlikle pahalı – donatının özellikle sergilenmesi daima gerekliydi. Veblen, lüks malları satın alma gücünün gözle görülen açık bir kanıtını sağlamak için insanların arzularına işaret eden “gösterişli tüketim” üzerine yoğunlaştı. Gösterişli tüketim, Veblen’in kitabında izah ettiği aylak sınıfların tüketim tarzıydı. Bu tüketim tarzına ait mallara “Veblen mallar” denildi. Veblen mallarına olan talep, malın fiyatıyla doğru orantılıydı; malın fiyatı artarsa ona olan talep de artıyordu. Böylece gösteriş maksatlı tüketimleri, aylak sınıfların toplumda itibarlı bir konuma sahip olmalarını sağlıyor, ne kadar pahalı tüketirlerse, o kadar zengin olduklarını göstermiş oluyorlardı. Gösterişli tüketimle ilgili kültür, her şeyin ötesinde kıskandırıcı bir fark kültürüydü. Sıradan insanlar için yararlı ve elde edilebilir herhangi bir şeyin adi ve zevksiz olduğu düşünülmüştü. Dahası yığınlar, toplumun seçkinlerine özenip ve tüketim örüntülerini gelirleri ölçüsünce aylak sınıflara benzetmeye çalışıyorlardı. Veblen’e göre toplumu duygusal ve ideolojik açıdan kontrol etmenin aracı işte bu rekabete dayalı tüketimdi. İnsan bu koşu bandına çıktığında kendisini tamamen yağmacı, parasal kültüre veriyordu.

Bir iktisatçıdan daha çok toplum bilimci sıfatını hak eden bir düşünür olarak, Veblen’in yaptığı katkılar sonucu Kurumsal İktisat Okulu ortaya çıktı. Bu okul, 1940’lara kadar Amerika’da hâkim iktisat anlayışı olduğu gibi günümüzde de farklı versiyonlarıyla önemli bir iktisadi düşünce geleneği olarak yoluna devam etmektedir.  

Bu Yazının Orijinali  : 
https://akademikokumalar.wordpress.com/2013/12/24/thorstein-veblen-1857-1929/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder