3 Kasım 2018 Cumartesi

Peter Wohlleben’le Konuşma (Alıntıdır)



Ağaçlar birbirleriyle arkadaşlık kuruyor, birbirlerini koruyor, aralarında bilgi alışverişinde bulunuyor, yavrularını yetiştiriyor, hatta bir araya gelip hasta ağaçlara yardım ediyorlar... Peri masalı gibi mi geldi? Değil! Türkçeye henüz çevrilen ‘Ağaçların Gizli Yaşamı’ kitabıyla tüm dünyada çoksatar listelerine giren Alman yazar ve ‘ormancı’ Peter Wohlleben’le konuştuk.
Kitabınızın temel argümanlarından biri ağaçların öğrenme, öğrendiklerini depolama, dahası bunları diğer ağaçlara iletme becerisine sahip olduğu. Nasıl gerçekleşiyor bu? Ağaçlar zeki canlılar mı?
Bildiğimiz anlamda zeki değiller. Köklerinin ucundaki birtakım sinir hücreleri vasıtasıyla birbirlerine elektrik sinyalleri ilettiklerini ya da öğrenme süreçlerinden geçtiklerini artık biliyoruz. Bu kitap zaten sadece ormancı olarak benim tecrübelerime dayanmıyor, temel olarak bilimsel araştırmalardan hareket ediyor. Yıllardır beraber çalıştığım Aachen Üniversitesi’nin yaptıklarına ya da Vancouver Üniversitesi’nde yıllardır süregelen ciddi araştırmalara; on yıllardır süren daha birçok araştırmaya…


BBC


Peki ağaçların ne öğrendiğini öğrenebildik bugüne kadar?
Örneğin kuraklıktan ders çıkarıp, gelecek senelerde su tüketimini ona göre ayarlamaları gerektiğini öğreniyorlar. Ya da bir anne ağaç, kendinden olan yavru ağaçları kökleri üzerinden anlayıp onları beslemeye yönelebiliyor. Tehlikeleri, dostları, düşmanları, hayatlarını idame ettirmelerine yarayacak her şeyi öğreniyorlar ve bu bilgileri kullanıyorlar. 

Birbirleriyle nasıl iletişim kuruyorlar? Ya da sizin söylediğiniz üzere nasıl konuşuyorlar?
Elektrik sinyalleri bir tür konuşma şekli. Kimyasal sinyaller bir başka yöntem. Örneğin bir böcek tarafından saldırıya uğrayan ağaç kökleri aracılığıyla diğer ağaçlara da bildirir ki, diğerleri  böceği önleyen salgıları zamanında salgılayabilsin.

29 Ağustos 2018 Çarşamba

k2pdfopt PDF Dosya Boyutu

k2pdfopt programının tek dezavantajı dosya boyutunu büyütmesi.

Bu durum ile ilgili programın sitesinde biraz dolaşınca gözümden kaçan bir şey gördüm.

Denedim ve sizin de bilgilenmeniz için buraya alıyorum:

"PDF dosya boyutunu küçültmek isterseniz, renk düzlemi başına bit sayısını azaltmak için -bpc seçeneğini kullanabilirsiniz .Varsayılan değer 4'tür (kindle'ın gösterebileceği gibi), ancak -bpc 2'nin kullanılması 4 grayskala düşecek ve PDF dosya boyutunu yaklaşık olarak yarıya indirecektir. Tek renkli çıktıya indirmek ve PDF dosya boyutunu varsayılanın yaklaşık dörtte birine indirmek için -bpc 1 bile kullanabilirsiniz."

Yukardaki paragraf sitenin Google-Çeviri ile türkçeleştirilmiş halinden bir parça.

Parametremiz:
-bpc

Kullanma Şekli:


-bpc 1, -bpc 2 ve parametre kullanmadan dosya boyutlarını aşağıdaki resimde görebilirsiniz.


Ayrıca bilgiyi aldığım program sitesinin adresi:

http://www.willus.com/k2pdfopt/help/filesize.shtml

19 Ağustos 2018 Pazar

Kindle'da PDF Okumak


   Öncelikle PDF dosyaları gerçekten benim için de sıkıntıydı. Fakat aşağıda adını ve indireceğiniz yeri belirteceğim program sayesinde belli ölçüde okuma ve not alma konusunda iyileşme sağladım.

   Programın adı k2pdfopt aşağıdaki linkten programı işletim sistemine göre indirebilirsin.

http://www.willus.com/k2pdfopt/download/

   Ben Kindle Touch kullanıyorum ve yaptığım ayarlamanın ekran görünümü aşağıda:

17 Ağustos 2018 Cuma

Darı (Panicum miliaceum)


Wikizero

   Panicum miliaceum Familyası Buğdaygiller (Poaceae/Gramineae)
   Güneydoğu, İç Anadolu, Karadeniz, Ege, Marmara ve Doğu Anadolu bölgelerinde yetişir.
Tohumları buğday gibi besin maddesi olarak kullanılabilen, bir veya çok yıllık bitki. Memleketimizde insan gıdası ve hayvan yemi olarak kullanılmaktadır. Muhabbet kuşu yeminin ana maddesidir. Van Gölü kıyı bölgelerinde ve Hakkari'de darı türlerinden biri olan cin darı kavrulup taştan geçirilerek kavuzlarından ayrılır. Dane kısmı süt ve ayranla karıştırılır ve bir nevi ekmek yapılır. Bu darı aynı zamanda bozanın da ham maddesidir.
   Koca darı, Muğla ve Hatay bölgesinde ekmeğin ham maddesidir. Koca darı nişastası dokuma sanayii için çok elverişlidir.
   Darının yeşil kısımlarında bitki gençken durrin denilen bir glikozit bulunur. Bu, hayvanları zehirleyebilir. Onun için hayvanlara darılar çok taze ve yeşilken yedirilmemesi lazımdır. Bu gibi taze otları, gölgede 24 saat kuruttuktan sonra hayvanlara vermelidir.
Yurdumuzda en çok darı yetiştirilen illerimiz, sırası ile; Urfa, Diyarbakır, Zonguldak, Muğla, Siirt, Aydın, Hatay, Bitlis ve Adıyaman'dır.
   Hindistan, Nijerya ve Nijer dünyanın en çok darı üreten ülkeleridir. Dünya darı üretiminin yüzde 63,7’si bu 3 ülkede gerçekleştirmektedir.

Wikizero


Kaynak:

Kinoa

Wikizero


   Kinoa, yenebilir tohumları için tarımı yapılan Chenopodioideae alt familyasından bitki. Tahıllara benzer yönleri olsa da Buğdaygillerden değildir, ıspanak ve pancar gibi bitkilere daha yakındır.
Kinoa, Keçuva dilindeki kinua sözcüğünün İspanyolca söylenişinden gelmektedir. Kinoa tarımına Bolivya, Peru, Ekvador ve Kolombiya'nın And Dağları üzerindeki yörelerinde 3.000 ila 4.000 yıl önce başlanmıştır. Yine arkeolojik verilere göre günümüzden 5.200 ila 7.000 yıl öncesine kadar da insanlarca doğadan toplanarak yenmekteydi. İnkalar tarafından tarımı yapılır ve manevi değer atfedilirdi.
   Tahıllara kıyasla kinoanın besin değeri oldukça iyidir. Lizin gibi temel amino asitler ve bol miktarda kalsiyum, demir ve fosfor içerir. 100 gram kinoa 372 kalori, 5,8 gram yağ, 69 gram karbonhidrat, 6 gram lif içerir.

   Hasattan sonra tohumların saponin içerdiği için tadı acı olan kabuklarından ayrılması gerekir. Kinoa genellikle pirinç veya bulgur ile aynı şekilde pişirilir ve çok çeşitli yemeklerde kullanılır. Kinoa yaprakları, ıspanak gibi bir yapraklı sebze olarak da tüketilebilir, ancak bu şekilde satıldığı nadir görülür.
   Kinoadan aynı zamanda glutensiz Kinoa unu elde edilir. Bununla, bildiğimiz buğday unu ile yapabildiklerinizin aynısını yapabilirsiniz. Bunun yanında Kinoa tozu undan farklı olarak süt, yoğurt veya herhangi bir sıcak içeceğin içine eklenerek tüketilebilir.
   Ayrıca, 2013 yılı "Birleşmiş Milletler Bölge Ofisi" tarafından "2013 Kinoa yılı" ilan edilmiştir.

Wikizero
Kaynaklar:

4 Ağustos 2018 Cumartesi

Sanat mı, Zanaat mı?

Sanat

TDK sözlüğüne göre:

Arapça Şan'at kelimesinden imalat, işçilik, ustalık, hüner anlamına geliyor.

Ayrıca:

1. Bir duygu, tasarı, güzellik vb.nin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım sonucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık
2. Belli bir uygarlığın veya topluluğun anlayış ve zevk ölçülerine uygun olarak yaratılmış anlatım
3. Bir şey yapmada gösterilen ustalık
4. Bir meslekte uyulması gereken kuralların tümü
5. Zanaat

Zanaat

Arapça ṣinaʿat kelimesinden geliyor. 

1. İnsanların maddeye dayanan gereksinimlerini karşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte deneyim, beceri ve ustalık gerektiren iş, sınaat
2. El ustalığı gerektiren işler

Videonun son bölümü özellikle izlenebilir.


3 Ağustos 2018 Cuma

Kesin İnançlılar (Eric Hoffer)


Kesin İnançlılar (Eric Hoffer)

''küstahlık, zayıf insanın güçlü olma taklididir.''

Montaigne’in bir sözünü benimserim. “Bütün söylediklerim karşılıklı bir sohbettir ve hiçbiri öğüt niteliğinde değildir. Bu kadar serbest konuşabiliyorsam bu, başkalarını kendime inandırmak zorunda olmadığım içindir.”
==========

“İnsanlarda, kendi varlığını şekillendiren güçleri genellikle kendi dışında arama eğilimi vardır.”
==========


“Bir insanın işlerini görmesine engel olacak bir derdi varsa, hatta karnı bile ağrıyorsa, bunun için dünyaya yeni bir düzen verilmesi gerektiğine inanır.”
==========

Sürekli başarılarıyla kendine güvenen kişinin bile güveni mutlak değildir. Başarılarını oluşturan etkenlerden her birini ayrı ayrı bildiklerinden asla emin değildirler. Dış dünya onlar için hassas ve tehlikeli bir şekilde dengelenmiş bir mekanizmadır ve bu mekanizma onların lehinde işlediği sürece, bir düzen değişikliği yapmaktan korkarlar. Bu sebeple dış dünyanın devamı için duyulan şiddetli istekle, bu mekanizmanın değişmesine gösterilen direnç, aynı inançtan doğmaktadır ve gerek istek, gerekse direnç çok güçlüdür.
==========

Yaşam biçimimizi değişmez bir olağanlık haline getirmek yoluyla, içimize yerleşen güvensizlik duygusunu bastırmış oluruz.
==========

29 Mart 2018 Perşembe

18. Yüzyıl Mekanik Masa

   18. yüzyılda, Fransa’da, zengin bir kadın, bu şık masada saatlerini harcayabilirdi. Jean François Oeben (jan frensuğa obın) bu masayı tasarladığında sahibinin mahremiyetini de düşünmüştü. Gizli bir mekanizma tertip ederek, bir anahtarla açılabilmesini sağlamıştı. Onca yıldan sonra, kakma yüzeyin renkleri değişmiş, ama orijinal görünümü son derece parlaktı. Ahşap kaplama desenler bölmeleri kamufle ediyordu. Masanın tasarımı, bir zamanlar nasıl kullanıldığı hakkında ipuçları veriyor. Mektuplar güzel kokulu ardıç çekmecede muhafaza edilebiliyordu. Malzemeler kapaklı iç bölmelere konulabiliyordu. Masanın sahibi, yazışmalarını ipekle kaplanmış yüzeyde yazabiliyordu. Yazı yazma yeri bir kitap desteğine dönüştürülebiliyordu. Masa açık ya da kapalı olsun, yan taraftaki çekmeceden eşyalara ulaşılabiliyordu. Masa aynı zamanda hareket edebilir olarak tasarlanmıştı ve böylece tekrar kullanılana kadar bir kenara kaldırılabiliyordu.


8 Mart 2018 Perşembe

Tahtacı Fatma - Süha Arın



Tahtacı Fatma
Tahtacı Fatma:

   Usta yönetmen Süha Arın (1942-2004), 1977 yılında TRT için Yörükler’in yaşamını ele alan kurmaca bir film çekmek için Toroslar’da bir geziye çıkar. Arın ve ekibi, Orhan Asena’nın öyküsünü yazdığı ‘Yörük Elif’ adını taşıyan film için mekân seçmek için Antalya’nın Elmalı ilçesi köylerinde dolaşırken Tahtacılarla karşılaşır. Arın, 1999 yılında öğrencileriyle yaptığı bir söyleşide bu karşılaşma anını şöyle anlatıyor: “ailecek, büyük tehlike altında çoluk çocuk kadın erkek hepsi bir arada çalışıyorlar. Çok iyi eğitilmiş gibi görünüyorlar. Çok açık fikirliler. Sorulara çok net, açık yanıtlar veriyorlar. Dünya görüşleri benim tahmin ettiğimden çok çok ileride, çok farklı bir düzeyde. Beni çok etkiledi bunlar. Fatma’yı o zaman gördüm. 12 yaşında bir kız çocuğu ve hayalleri var. Ama ailesiyle birlikte dağa çıkıp ağaç kesme zorunluluğunu duyuyor, onlara yardımcı oluyor. Dedim ki, ‘ilk fırsatta Tahtacılarla ilgili bir film yapacağım.”
   Arın ve ekibi bu kararın ardından Tahtacıların zorlu yaşamını belgesel olarak çekmek için kolları sıvar ancak o yılların koşullarında böyle bir belgeseli finanse etmek bir hayli zordur. Arın, bu zorlukla baş başa kaldığının farkındadır ve bunun için yaptığı diğer filmlerden az çok kazandığı parayla bu filmi kendi olanaklarıyla çekmeye karar verir. Borçlanarak çektiği filmin borçlarını yaklaşık 2 yılda ödediğini anlatan usta yönetmen, yıllar sonra o günleri anlatırken “benim için bayağı masraflı oldu ama bence değdi” diyecekti.
   Tahtacı Fatma belgeseli, 1979 yılında katıldığı Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Altın Portakal’ ödülünü alır. 


9 Şubat 2018 Cuma

Büyük Taarruz


Google Resim

Sakarya Meydan Savaşı’ndaki yenilginin ardından Yunan kuvvetleri taarruz güçlerini kaybetmiş bu nedenle ellerindeki toprakları kaybetmemek amacıyla savunmaya dayalı bir strateji saptayıp bu doğrultuda bir yıl boyunca hazırlık yapmışlardır. Türk tarafı da Yunan Genelkurmayı’nın bu eğilimini fark ettiği için ateş üstünlüğünü elde etmek amacıyla Yunan kuvvetlerinin karşı taarruza geçmeye çekineceğini bilerek Ankara civarında örtme taarruzu yapacak sınırlı sayıda birlik bırakmışlar ve güçlerinin çoğunu Afyon civarında mevzilendirmişlerdir. Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Fevzi (Çakmak) Paşaların hazırladığı Türk taarruz planını anlayamayan Yunan Genelkurmayı örtme taarruzun yapıldığı bölgelerde de gerçek bir taarruzun gerçekleştiğini sandığından bu bölgelerdeki Yunan kuvvetleri atıl kalmış ve Türk kuvvetleri ateş üstünlüğünü ele geçirmişlerdir. Buna göre Yunan kuvvetleri 2 parçaya ayrılmıştır. Oluşan yeni durum Tablo 4’te verilmektedir.

2 Şubat 2018 Cuma

Amok Koşucusu


Amok

   Amok (gözü kara, hiddetle saldıran ve öldüren) Malezya kültüründe katletmeye yönelik çılgınlık durumunu tanımlar. Filipinler'de juramentado olarak bilinir. Cinnet halinde olma, sonuçlarını hesap edemeden şiddet kullanma durumudur. Psikoloji biliminde amok, derin bir düşünce döneminin sonrasında gelen şiddet ve bazen cinayet ile sonuçlanan atakların görüldüğü disosiyatif bir tablodur. Durum erkekler arasında yaygın ve bir hakaret sonrasında başlama eğilimindedir. Bireyde kötülüğe uğradığına ya da uğrayacağına dair sanrılar bulunmaktadır. Psikiyatride ender görülen kültüre özgü sendromlar arasında geçen "amok" durumunun Malezya kültürüne özel olabileceği ve kültüre özgü sendromlara örnek gösterilebileceği ifade edilmektedir. Bazı kaynaklar ise günümüz toplumu ve "amok" durumunun tarihsel ilişkisini tartışarak modern endüstri toplumunda da benzer bir tablonun görülebileceğini ileri sürmektedir.

   Bu özel durum altında olan, ister silahla, ister bir araçla suç işleyen, toplu öldürme ya da yaralamalarda bulunan kişilere amok koşucusu adı verilmektedir.

Wikipedia'dan alındı.

1 Şubat 2018 Perşembe

The Last Kingdom

   

   BBC tarafından yapılmış The Last Kingdom dizisini seyrettim.  Dizi okuduğum kadarıyla Bernard Cornwell aynı adlı romanından uyarlanmış. Romanı okumadım. Ama daha önceden Bernard Cornwell Azincourd romanını okumuştum. Tarihe mümkün olduğa kadar sadık oluşu ve kurgusunu beğenmiştim. Dizide Hoşuma gitti.
Dizi iki sezon yayınlanmış. Aşağıda  Bölüm 8  2. Sezon finalinde yer alan bir konuşmayı aldım.

- Bir insanı toprağa bağlayan nedir?
- Tarlalarda didinen, yazın bağrında kavrulup kışın titreyen fukara insancıklar yaşar.
- Tanrının günü mütemadiyen didinip bir somun ekmeğe ve işeyecek bir çömleğe talim ederler.
- Evlatları illetten, karısı da ona evlat vermekten can verir.
- Yine de memleket tehdide uğrayınca bir şeyler harekete geçer. Niye?
- Onu besleyen topraktır ve daha fazlası da var.
- Topraktaki ağaçlar barınak ve ateş için de kullanılır.
- Bundan da fazlası var.
- Sevgi mi Peder?
Evet p... durumu anladı, yalnızca sevgi olabilir.
En güçlü şey!
Sizce de öyle değil mi Lord Uhtred?
--- o ---
Sonunda Lord Uhtred tarafından tekrar edilir bu sözler
- İnsanı toprağına ne bağlar?
- İnsan hangi güçle toprağını ve o topraklarda çalışan aileleri hayatı pahasına korur?
- Bunu sadece sevgi yaptırır.

27 Ocak 2018 Cumartesi

Adana Taşköprü

Köprü ve Sabancı Camii

   Roma dönemi eseri olan köprü, M.S. 4. Yüzyılda Usta-Mimar-Mühendis Auxentius tarafından inşa edilmiştir. Auxentius Seyhan Nehrinin yatağını değiştirmiş ve toplam 7 yılda köprüyü tamamlamıştır.
İnşaat malzemesi olarak kullanılan taş iki yerden getirilmiştir. 12 km. mesafedeki Çalı Dağı ve 22 km. mesafedeki Misis yöresinden. Ayaklar, duvarlar ve tonozlarda kullanılan taşlar 60x60x150 cm diğer taşlar ise 30-40 cm büyüklüğündedir. Dolgu duvarları örülürken horasan harcı yada pozzolona kullanıldığı düşünülmektedir. Toplam kullanılan taş miktarı yaklaşık 36.738 tondur.

12 Ocak 2018 Cuma

THORSTEIN VEBLEN (1857-1929)


Wisconsin, Amerika’da Norveç asıllı göçmen bir ailede doğan Veblen, çocukluğunu Minnesota’daki aile çiftliğinde geçirdi. 1884’te Yale Üniversitesi’nden doktora derecesini alana kadar Carleton Koleji’ne ve John Hopkins Üniversitesi’ne gitti. Bir süre işsiz olarak yaşadıktan sonra, yeni kurulan Chicago Üniversitesi’nde asistan profesör olarak dersler vermeye başladı. Burada en önemli eserini yazdı ve yayımladı: Aylak Sınıfın Teorisi (The Theory of Leisure Class, 1899). Daha sonra sırasıyla Stanford, Missouri üniversiteleri ve New York’taki New School’da çalıştı. Özel yaşamı akademik ve toplumsal açıdan geleneklere aykırı düştüğünden yalnız ve yabancılaşmış bir yaşam sürdü. Veblen 1929 yılında Palo Alto, Kaliforniya’da öldü.
Veblen’in yaşadığı 19.yy’ın sonlarından itibaren, kapitalizmin erken aşamalarındaki bireysel servet birikiminin yerini giderek daha düzenli ve büyük şirketler biçiminde kurumsallaşmış sermaye birikimi aldı. “Taylorizm” ve bilimsel yönetim, eski bireyci sermaye yönetiminin yerine geçti. Kapitalistlerin çoğunluğu salt rantçı bir sınıf olup bir idare heyeti gibi hareket etmeye başladılar. Bu heyet işlevini, yeni şirket yapısının “yöneticilerini yöneterek” gerçekleştirdi. Bu dönemin kurumsal ve kültürel dönüşümünü en mükemmel yansıtan ve tanımlayan iktisadi yazılar Veblen’in yazıları oldu.